Ersan Şen Hukuk ve Danışmanlık
Suçun oluşması için eşyanın sokağa atılması tek başına suç oluşturmamakta. Madde hükmü “…bunların toplanmasına ilişkin belirlenen günün dışında” sokağa atılmasını suç saymakta ve devamında da “bu eşyanın toplanması hususunda belediye tarafından belirli aralıklarla yılda üç günden az olmamak üzere belirlenen günlerin önceden uygun araçlarla ilan olunacağı” belirtilmiştir. Ancak belediye yıl boyunca hiçbir zaman gün belirleyip duyurmamışsa suçun oluşup oluşmayacağı ihtilaflıdır. Maddesinde düzenlenen bu fiil, kabahat nevinden düzenlenmiş olsa da yaptırımlarının türü ve şekli itibariyle idari cezadan ziyade adli ceza görünümünü muhafaza etmektedir. Anılan madde ile, umumun faydalandığı mekanlarda halkı rahatsız edecek faaliyetler cezalandırılmıştır. Ancak bu cezalandırma mutlak olmayıp, “idarenin açık ve yazılı izni olmamasına” bağlıdır. Aslında Kabahatler Kanunu belediyelerin cezalandırma yetkisinde bir değişiklik yapmış değildir. Önceden varolan ceza türlerine yeni fiil ve cezalar eklenmiştir. Kabahatler Kanunu ile getirilen değişiklik ve yenilik, belediyenin cezalandırma yetkisinden ziyade tüm idari yaptırımlar yönünden genel bir usul yasası niteliği taşımasıdır. Bununla belediyelerin cezalandırma yetkilerini kullanırken artık uymaları gereken standart bir usul meydana gelmiştir.
(b) bendi bakımından özgürlüğün sınırlandırılmasının haklı gösterilebilmesi için tutulmanın cezalandırma amacı gütmemesi gerekir. Bu benddeki özgürlükten yoksun bırakılma hali, hukukun bir kimseyi o güne kadar yerine getirmediği belirli ve somut bir yükümlülüğü yerine getirmeye zorlamak için tutulmasına izin verildiği durumla ilgilidir. Halbuki oda hapsi cezası, kişinin askeri disipline riayet etmemesi nedeniyle ve geçmiş durumuyla ilgili bir cezadır. (c), (d), (e) ve (f) bendlerinde sayılan haller ile oda hapsi cezası bakımından bir ilgi kurmak mümkün gözükmemektedir. Fıkrasının (a) bendine göre kişi özgürlüğü ancak mahkeme kararıyla sınırlanabilecekken, iç hukukumuzda 1632 sayılı AsCK’nun ilgili hükümleri ile bu yetki disiplin amirlerine verilmiştir.
Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Hâkim ve savcı olup da adalet hizmetindeki idari görevlerde çalışanlar, hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümlere tâbidirler. Bunlar, hâkimler ve savcılara ait esaslar dairesinde sınıflandırılır ve derecelendirilirler, hâkimlere ve savcılara tanınan her türlü haklardan yararlanırlar. Mahallî idarelerin belirli kamu hizmetlerinin görülmesi amacı ile, kendi aralarında Cumhurbaşkanının izni ile birlik kurmaları, görevleri, yetkileri, maliye ve kolluk işleri ve merkezî idare ile karşılıklı bağ ve ilgileri kanunla düzenlenir. Bu idarelere, görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır. Merkezi idare, mahalli idareler üzerinde, mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idarî vesayet yetkisine sahiptir. Mahalli idareler; il, belediye veya köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir. Kamu hizmetlerinin görülmesinde verim ve uyum sağlamak amacıyla, birden çok ili içine alan merkezî idare teşkilâtı kurulabilir. Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler. Olağanüstü hal süresince, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir. Bu kararnameler, Resmî Gazetede yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur; bunların Meclisce onaylanmasına ilişkin süre ve usul, İçtüzükte belirlenir. Genelkurmay Başkanı, Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine, Cumhurbaşkanınca atanır; görev ve yetkileri kanunla düzenlenir.
Sözleşmenin giriş kısmında demokratik bir toplumda herkesin yaşam hakkının temel bir değer olduğu, ölüm cezasının kaldırılmasının bu hakkın korunmasında ve tüm insanların sahip olduğu onurun tam olarak tanınmasında büyük önem taşıdığı belirtilerek 1. Maddesinde ölüm cezasının kaldırıldığı hiç kimsenin bu cezaya çarptırılamayacağı ve idam edilemeyeceği belirtilmiş, 2. Hiç kimsenin eğitim hakkından yoksun bırakılamayacağı, devletin eğitim ve öğretim ile ilgili üzerine aldığı görevleri yerine getirirken anne ve babaların çocuklarına, kendi dini ve felsefi inançlarına uygun olan bir eğitim ve öğretimin verilmesini isteme haklarına saygı gösterme yükümlülüğü olduğu belirtilmiştir. Davalı Devletin Mahkeme’nin zorunlu yargı yetkisini kabul etmiş olması halinde, Komisyon ve/veya ilgili Sözleşmeci Devlet, raporun Bakanlar Komitesine gönderildiği tarihten itibaren üç ay içinde davayı, nihai ve bağlayıcı bir karar vermesi için Mahkeme’nin önüne getirebilirdi. Bireyler, davalarını Mahkeme’nin önüne getirme hakkına sahip değildi. Bir davanın Mahkeme’nin önüne getirilmemiş olması halinde, Bakanlar Komitesi Sözleşme’nin ihlal edilip edilmediğine karar verir ve uygun görürse mağdura “adil karşılık” ödenmesine hükmederdi\. Her gün yeni bir oyun keşfet ve sınırsız eğlencenin tadını çıkar. paribahis\. Bakanlar Komitesi ayrıca, Mahkeme’nin sonkararlarının yerine getirilmesini izlemekle görevliydi. İkinci Dünya Savaşının neden olduğu yakıp yıkmalar, öldürmeler, korku ve dehşet, dünya kamuoyunda, insanlık için sürekli bir barışın kurulması, insanlığın diktatörlük tehlikesine ve baskılara karşı korunması isteğini doğurmuştur[448].
Bizde ihkak-ı hak, yani hak sahibi tarafından alacağın tahsili kabul edilmemiş, hatta suç sayılmıştır. Alacaklıya tahsilat konusunda meşru olmayan zeminde yardım eden de “yağma” suçunu işlediği iddiası ile suçlanır. “IŞİD” adı ile bilinen Irak Şam İslam Devleti adlı örgütün hangi amaçla kurulduğunu, neye hizmet ettiğini ve Ülkemiz için muhtemel sakıncalarının neler olabileceğini daha önce “IŞİD” adlı yazıda değerlendirmiştik. Görülen o ki, bu örgütü durdurma gayesi ile Türkiye Cumhuriyeti’ne başkaldıran, silah kullanan, yıllardır birçok … Irak Şam İslam Devleti adlı ve kamuoyunda “IŞİD” olarak bilinen örgütün nereden çıktığı, kim tarafından desteklendiği, ardında kimlerin olduğu, mensup, silah ve para kaynağını nereden bulduğu, başta Irak ve Suriye olmak üzere bölgede bulunan devletler için ciddi bir tehlike haline nasıl geldiği veya bölge içi tehlike arz … Hani diyorlar ya; “özgür basın istiyoruz”, biz de “özgür yargı istiyoruz”.Bu özgürlük; yargının siyaset üstü olması demek olup, yargının keyfi hareket etmesi ve “hukukilik denetimi” yetkisinin ötesine geçmesi anlamını taşımaz. Hukukçular siyasette yer almamalı ve yaftalanmış yargı olmamalıdır. Siyaset, yargıyı ele geçirmek veya kontrolü altına almak ister, fakat bağımsız ve tarafsız yargı asla teslim olmaz. 8 Temmuz 2014 tarihli Nedim Şener – Türkiye ve Şık – Türkiye kararlarında İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi; ilgili makamların, “Ergenekon terör örgütü” adı ile tanımlanan hiyerarşik yapılanmaya dahil olmamakla birlikte, bu örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmekle suçlanan araştırmacı gazeteciler … Yerel Mahkeme tarafından verilen mahkumiyet hükmünün temyiz edilmesinden sonra, Yargıtay’a gönderilen yargılama dosyasında bulunmayan ve CMK m.206 kapsamında yerel mahkemece değerlendirilmemiş “yeni” bir delilin ortaya çıkması durumunda, bu “yeni” delilin elde edilme usulünün nasıl olacağı, daha net bir … Maddesine göre;“Vali, ilde Devletin ve Hükümetin temsilcisi ve ayrı ayrı her bakanın mümessili ve bunların idari ve siyasi yürütme vasıtasıdır”. Bu kavramları çok duyarız, olur olmaz yerlerde “vatana ihanet ediyor”, “anayasal suç işliyor” veya “insanlık suçu işlendi” sözlerinin kullanıldığını görürüz.
- Ancak, daha öncesorgusu yapılmamış ise, mahkûmiyet kararı verilemez.
- Amaçları dışında faaliyet gösteren meslek kuruluşlarının sorumlu organlarının görevine, kanunun belirlediği merciin veya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine mahkeme kararıyla son verilir ve yerlerine yenileri seçtirilir.
- Eğer bu işlemler hizmet gereği değil, sırf cezalandırma kastıyla yapıldığında, şüphesiz hem kılık değiştirmiş disiplin cezası verme yasağının ihlali, hem de yetki saptırması sebebiyle hukuka aykırı olur[773].
- (1) Kamuoyu için büyük önem taşıyan olayların münhasır yayın haklarına sahip televizyon yayıncıları, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında, diğer yayıncılara âdil, makul ve eşitlikçi bir temelde bedeli karşılığında kısa gösterim hakkı sağlamak zorundadır.
Failin; gerçekleştirdiği fiille ilgili olarak taksirle dahi hareket ettiği belirlenebilmekte ise, öngörülebilir olmayan bir neticeden sorumlu tutulması mümkün olamayacağından, ceza sorumluluğu gündeme gelmeyecektir. Bu yazımızda ele alacağımız hukuki mesele; “Türk Boğazları” olarak da tanımlanan İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından hangi şartlarda ve ne zaman savaş veya ticaret gemilerine kapatılabileceğidir. Bu hukuki meseleye cevap bulunabilmesi için Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin incelenmesi gerekmektedir. Montrö Boğazlar Sözleşmesi; Türk Boğazlarından (İstanbul ve Çanakkale) geçiş rejimini ve boğazlar bölgesinin güvenliği işlerini düzenleyerek, Türkiye Cumhuriyeti’ne İstanbul ve Çanakkale boğazları üzerinde kontrol ve savaş gemilerinin geçişini düzenleme hakkı veren çok taraflı sözleşme olarak imzalanmıştır. Bu Uluslararası Sözleşme; 20 Temmuz 1936 tarihinde İsviçre’nin Montrö şehrinde imzalanmış olup, Sözleşmenin imzacısı olan Devletler, Türkiye Cumhuriyeti, Bulgaristan, Fransa, Yunanistan, Japonya, Romanya, Yugoslavya, Birleşik Krallık ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği olmuştur. 2011 yılının Haziran ayında çiftin ilişkisi kötüleşmeye başlamış, başvurucu kalıcı olarak İspanya’da yaşamaya karar vermiş, bu kapsamda Madrid mahkemesine eşiyle müşterek çocuklarının velayetini almak için tedbir kararı verilmesi ve boşanmak için gerekli işlemlerin yapılması için başvuruda bulunmuştur. Türk Ceza Kanunu ve diğer bazı kanunlarda yeni düzenleme ve değişiklik yapılmasını öngören, Ak Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi grupları tarafından ortak şekilde hazırlanan Kanun Teklifi 16 Mart 2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunuldu. Kanun Teklifi incelendiğinde; ilk bakışta, Teklifin kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve sağlık çalışanlarının özlük haklarına ilişkin düzenlemeler içerdiği görülmektedir. Yeni yönetim sistemi konusunda ortak hareket eden 6 siyasi partinin 28 Şubat 2022 günü “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” adlı Deklarasyonunun önemli başlıkları ve içerikleri bir kenara bırakıldı ve tartışma, Deklarasyonda neden “C. Yeni Bir Sistem Öneriyoruz” başlığı altında neden “1921 Anayasasının nispeten kapsayıcılığının peşinden kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sonraki Anayasalarında daha dar kalıplara girmiştir.” cümlesine yer verildiği, bununla amaçlananın ne olduğu ve 1924 Anayasası’na değinilmemesinin gerekçesinin ne olduğu üzerine odaklandı. Aşağıda polisin durdurma ve arama yetkisi ile ilgili yaptığımız açıklamalar, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu m.25 atfı ile jandarma ve 7245 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu’nun “Durdurma ve kimlik sorma” başlıklı 7. Maddesi uyarınca çarşı ve mahalle bekçileri bakımından da geçerlidir.
Maddesindeki “Herkes…bir mahkeme tarafından davasının …dinlenmesini istemek hakkına sahiptir.” kuralı ile mahkeme önünde hak arama özgürlüğünün ve yine 13. Maddesindeki; ”Bu sözleşmede tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkesin…ulusal bir makam önünde etkili bir hukuki yola başvurma hakkı vardır.” kuralı ile ulusal bir makam önünde etkili bir hukuki yola başvurma hakkının bir iç hukuk kuralı olarak dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır. AYİM idari yazılarının esastan incelemesinde disiplin amirlerine geniş takdir yetkisi tanımaktadır. 1602 Sayılı AYİM Kanununun 21/2 nci maddesindeki yargı yerlerinin yerindelik denetimi yapamayacağına ilişkin hüküm karşısında maddi vakanın incelenmesinin mümkün olmadığını belirtmekte aksini kanıtlayıcı belge bulunmadığı takdirde, idari işlemin hukukilik karinesinde yararlanması ilkesini de gözeterek maddi olayı doğru kabul etmektedir[785]. Kanunun 35/b maddesinde ise; “İlgililer, hakkında idari davaya konu olabilecek bir eylem veya işlemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler. Bu halde yetkili makamlar en çok altmış gün içinde bir cevap verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. MADDE 132- Türk Silahlı Kuvvetleri ve emniyet teşkilatına bağlı yükseköğretim kurumları özel kanunlarının hükümlerine tâbidir. Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir. Silahlı Kuvvetler mensupları ile hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümler saklıdır. MADDE 128- Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olanlar arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanır ve görevden alınır. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, 81 inci maddede yazılı şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde andiçerler. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakan olarak atanırlarsa üyelikleri sona erer. Cumhurbaşkanının görevde bulunduğu sürede işlediği iddia edilen suçlar için görevi bittikten sonra da bu madde hükmü uygulanır. Cumhurbaşkanı, ayrıca Anayasada ve kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır. Üst kademe kamu yöneticilerini atar, görevlerine son verir ve bunların atanmalarına ilişkin usul ve esasları Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenler.
Maddesinde yazılı askeri kabahatlerden ibaret olup, işleniş tarz ve şekilleri veya meydana getirdikleri sonuçlar bakımından nispeten hafif sayılabilecek fiillerdir[44]. Askeri disiplin suçlarının tümü, 477 SK’nun yürürlüğe girmesine kadar AsCK’da düzenlenmiştir. Maddesinde askeri yargının, askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütüleceği hükmü düzenlendikten sonra, AsCK’da yer alan askeri kabahatlerin çoğu 477 SK. Tarafından yeniden düzenlenerek “disiplin suçu” haline getirilmiş ve bu şekilde disiplin suçu haline getirilen askeri kabahatler hakkında AsCK’da yer alan hükümler kısmen veya tamamen ilga edilmiştir[45]. Bugün için AsCK’da düzenlenen askeri kabahatlerin alanı oldukça daralmıştır. Bunun sonucu olarak da AsCK’nun uygulanmasında artık disiplin kabahatlerinin de uygulama yerinin kalmadığını söyleyebiliriz[46]. Maddesinde, “Bu kanunun genel hükümleri diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanır” hükmü, 27/1. Maddesinde de “…onbeşgün içinde sulh ceza mahkemesine başvurabilirler” hükmü düzenlenmiş olup, bu hüküm yasanın genel hükümleri arasında yer aldığından, tüm idari yaptırım kararlarına karşı sulh ceza mahkemesine itiraz yolu açılmıştır.
Bu nedenle, mağdurun cebir veya tehdit yoluyla malı teslime ya da karşı koymamaya mecbur edilmesi halinde suç oluşacak (m.148/1) ve fail gerçekleştirdiği cebirden veya tehditten dolayı ayrıca cezalandırılmayacaktır. Ceza Hukukunda “hata” kavramı, kastı kaldıran hata ile kusurluluğu etkileyen hata olmak üzere iki ana başlıkta değerlendirilmektedir. Maddesinde düzenlenirken, bu madde ile hatanın farklı hususlara ilişkin olabileceği öngörülmüştür. Kanun maddesinin fıkralarına göre genel bir şema oluşturmak bakımından doktrinde Özgenç’in ayırımından yararlanılabilir. Maddesine göre; “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir”. Maddenin ilk fıkrasında kara para aklama suçu seçimlik hareketli düzenlenirken, 2009 yılında suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini kabul suçu m.282’ye 2.